Elazığ Seyyidleri

Elazığ Seyyidleri, Kadim Aileler, Şeyhanlı Aşireti, Mala bube, Harput evliyaları, Palu Şeyhleri, Manevî Miras

Bu yazıda kadim seyyid ailelerin kökenleri ve tasavvufî ocakları anlatılmaktadır.

ELAZIĞ SEYYİDLERİ – KADİM AİLELER VE MANEVÎ MİRAS

Elazığ ilinde tarih boyunca çeşitli seyyid ailelerin yerleştiği ve bu ailelerin bölgenin hem dinî hem de kültürel dokusunda önemli izler bıraktığı bilinmektedir. Bu topluluklar, İslamî geleneklerde Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v) soyundan geldikleri kabul edilen seyyidlik sıfatını taşımalarıyla ayrı bir itibara sahip olmuşlardır.

Elazığ’daki bu seyyid aileleri, kimi zaman tarikat önderliği, kimi zaman medrese hocalığı, kimi zaman da halk içinde bâtınî rehberlik gibi farklı alanlarda hizmet vermiştir. Aşağıda Elazığ’da seyyidlik nisbetiyle bilinen belli başlı aile ve zümreler sıralanmıştır.

1. Seyyid Mehmed Efendi’nin Mirasçıları

Palulu veya Harputlu olduğu rivayet edilen Halvetî meşrep bir zâttan gelen bu soy, Elazığ merkezinde “Efendiler” olarak tanınmaktadır. Ailenin mensupları, yüzyıllardır Elazığ’da dinî eğitim, imamlık ve halk arasında tasavvufî sohbetler gibi alanlarda faaliyet göstermiştir. Bazı kaynaklarda, bu aileye ait fertlerin Halvetî tarikatında irşad faaliyeti yürüttüğü de belirtilmektedir.

(Halvetîliğin Elazığ’daki etkisi için bkz: TDV İslâm Ansiklopedisi, “Halvetiyye” md.Hüseyin Hüsnü Efendi, Harputlu Âlimler, Elazığ Kültür Yayınları, 2001. Elazığ İl Müftülüğü Arşivi, “Merkez Camii İmamları Listesi”, 1890–1950.)

2. Harput Uleması ve Seyyidleri

Tarihi Harput kasabası, Osmanlı döneminden itibaren birçok kadim seyyid ailesine ve ilim ehline ev sahipliği yapmıştır. Bu ailelerin bir kısmı, Osmanlı’nın Nakibü’l-Eşraf defterlerinde kayıtlıdır. Harput uleması içerisinde yer alan seyyidlerin çoğu, medreselerde müderrislik yapmış, halk arasında fetva makamı ve dini rehberlik görevini üstlenmiştir. Bu gelenek, Cumhuriyet dönemine dek sürmüştür.

(BOA, HR.NEF. 1272/28. Harput Kadılığı sicil kayıtları. TDV İA, “Nakîbü’l-Eşraf” md., c. 32, s. 182–195.)

3. Şeyhanlı Aşireti – Mala Bube Kolu

Kökenleri eskilere dayanan ve önceki adı Güdayık olan Yalındamlar köyü, Ermenilerin ardından Urfa, Musul ve Kerkük’ten gelen Şeyhanlı, Karakeçili, Bayat gibi Türkmen ve Arap kökenli Kürt aşiretlerine ev sahipliği yapmıştır. Köy, Türk İslam kültürüne bağlılığıyla bilinir.

Bu aşiret kolu, Urfa merkezlidir ve Osmanlı dönemindeki iskân politikaları kapsamında Elazığ’a yerleştirilmiştir. Yalındamlar köyüne yerleştirilen bu aşiret kolu, neseben “Hazreti Şeyh Sîn” olarak bilinen büyük bir zâtın soyuna dayanmaktadır. Günümüzde aile bireylerinin bir kısmı “Sis” ve “Sisoğlu” soyadlarını taşımakta olup, bu soyadların 1934 tarihli Soyadı Kanunu sonrası tescil edildiği, aslında ailenin hakikî soyadının “Sîn” olduğu bilinmektedir. Bu isim, doğrudan kadîm İslâm âlimlerinden ve bâtın ehli bir mürşid olan Şeyh Sîn’in soyunu temsil eder. Ancak ne yazık ki, bu köklü geçmişin farkında olmayan aile bireyleri, bu mânevî mirastan habersiz yaşamaktadır.

Bu ailenin soy kütüğü( Seyyid Sîn oğlu Seyyid Ali oğlu Seyyid Hasan (Mağara Rezkî) oğlu Seyyid İmam oğlu Seyyid Kal Hacı oğlu Seyyid Şityidd oğlu Seyyid İmam oğlu Seyyid Lel oğlu Seyyid Mahmut (Şemsüddîn) oğlu Seyyid Şîd oğlu Seyyid Kutbeddîn oğlu Seyyid Hakkî oğlu Seyyid Musa oğlu Seyyid M. Sofî oğlu Seyyid Hasan oğlu Seyyid Hamza oğlu Seyyid Hace İsa (xeyse) oğlu Seyyid Bekir olğlu Seyyid Mustafa oğlu Seyyid Hüseyin ) şeklindedir.

Mala Bube kolu, ismini aldığı Hazret-i Sîn’in dedesi olan Seyyid Muhammed Mirza’dan gelmektedir. Halk arasında “Bub’î Mezin” olarak bilinen bu büyük zat, hem neseben hem de mânen bu soyun kurucu şahsiyetlerinden biridir.

Osmanlı dönemine ait seyyidlik şeceresi : Şeyhanlı Aşireti -Mala Bube Hace İsa (Xeyse)

(Osmanlı göç ve iskân defterlerinde Urfa – Elazığ hattı için bkz: BOA, İ.MMS 45/214
Elazığ Yerel Tarihçileri Derneği Arşivi, “Mala Bube Şecere Kütüğü”, Dosya No: MB-13.
BOA, İ.MMS. 45/214. Urfa ve çevresinden Elazığ’a sevk edilen aşiret kolları ve iskân kararları.)

4. Alayaprak – Gözeli Tekkesi Seyyidleri

Dersim bölgesinden göç eden bu seyyid topluluk, Elazığ’ın Gözeli köyü ve çevresine yerleşmiş, burada Bektaşî-Alevî geleneğini yaşatmıştır. Gözeli Tekkesi etrafında şekillenen dinî yapı, bölgedeki Alevî topluluklar arasında önemli bir merkez hâline gelmiştir. Ocakzade olarak bilinen bu seyyid aile, halk arasında keramet sahibi kişiler olarak anılmış, inanç önderliği yapmıştır.

(Elazığ İl Kültür Müdürlüğü Arşivi, “Gözeli Köyü Tekkesi Tanıtım Dosyası”, 1989.)

5. Göllübağ Seyyidleri

Elazığ’ın Göllübağ bölgesinde yaşayan bu topluluk, seyyidlik iddiasını sözlü rivayetlerle taşımakta olup, özellikle küçük köy cemaatleri içerisinde manevî önderlik yapmışlardır. Yazılı kaynak az olsa da, bölge halkının hafızasında önemli bir yerleri vardır. Zamanla bu topluluk bazı tarikatlarla ilişki kurmuş ve cemaat yapılanmaları içinde görev almıştır.

6. Şeyh Ali Septî Hazretlerinin Soyu

Büyük Nakşibendî-Hâlidî şeyhlerinden biri olan Şeyh Ali Septî Hazretleri, Harput ve Palu havzasında çok sayıda halife ve mürid yetiştirmiştir. Bu zatın soyundan gelen aileler, halk arasında “Septioğulları” olarak tanınmaktadır. Hem tasavvufî hem de ilmî faaliyetleriyle öne çıkan bu soy, zaman zaman resmî din görevliliği de yapmıştır. Günümüzde hâlen etkisi devam eden bir manevî mirasa sahiptirler.

(TDV İslam Ansiklopedisi, “Nakşibendiyye” md., c. 32, s. 210–215. Mahmud Samini, Menâkıb-ı Hâcegân, yazma nüsha, Septî kısmı. BOA, ŞD. 2179/12. Şeyh Ali Septî hakkında 1902 tarihli zabıtname. Elazığ Müftülüğü ve Harput Meşihat Arşivi, “Septîzâdeler Dosyası”, 1940.)

7. Mahmud Sâminî Hazretleri ve Soyu

Sâminî kolunun kurucusu olarak tanınan Mahmud Sâminî Hazretleri, Nakşibendî-Hâlidî meşrep bir büyük zattır. Elazığ ve çevresinde, özellikle Palu, Arıcak ve Sivrice gibi bölgelerde, bu zatın hem biyolojik torunları hem de bâtınî halifeleri bulunmaktadır. “Sâminîzâdeler” olarak bilinen bu topluluk, irşad halkaları kurmuş, birçok müride manevî terbiye vermiştir. Sâminîlik geleneği içinde, hem silsile hem seyyidlik vasfı taşımaktadırlar.

(TDV İslâm Ansiklopedisi, “Nakşibendiyye” md. Sözlü tanıklıklar ve Palu arşiv belgeleri Sözlü tanıklık: Mürid Mahmud Ç., Arıcak, 2023. TDV İA, “Mahmud Sâminî” alt bilgileri, “Nakşibendîlik” md. içerisinde. BOA, A.MKT.NZD. 1435/75. Mahmud Sâminî ve tekkesi hakkında resmi rapor, 1899. Saminiyye arşivi, “Sâminîzâdeler şeceresine dair kayıt”, 2021.)

8. Tarhana Köyü Seyyidleri

Tarhana, Elazığ’ın Palu ilçesine bağlı bir köydür. 2021 yılı itibarıyla nüfusu 282’dir. Bu köy ve çevresinde yaşayan bazı ailelerin seyyidlik iddiasına sahip olduğu, halk arasında “keramet sahibi”, “ocakzade” gibi sıfatlarla anıldıkları bilinmektedir. Ancak bu konuda resmî veya yazılı belgeye dayalı kayıtlar sınırlıdır.

(Harput Kadılığına ait şecere beyanı, BOA, HR.NEF. 1312/19. Elazığ İl Kültür Müdürlüğü, “Tarhana Köyü Kültürel Varlıklar Envanteri”, 1993.)

9. Hasbek (Hasbey) Köyü ve Seyyidleri

Bu köy halkının, seyyid olduğu ve şeyh-pîr soyundan geldikleri yörede bilinen ve kabul edilen bir husustur. Köyde soy atası olarak tanınan Kutb’ul-Ârifîn Şeyh Alaaddin adında büyük bir zâtın türbesi bulunmaktadır.

Şeyh Alaaddin Hazretleri’nin, hem tasavvufî hem de seyyidlik yönüyle bölge halkı üzerinde büyük etkisi olduğu anlatılmaktadır. Türbesi bugün hâlâ ziyaret edilmekte, dua ve manevi teveccüh yeri olarak kabul edilmektedir. Ancak soy kütüğü ve tarihî belgeler konusunda henüz kapsamlı bir akademik çalışma bulunmamaktadır.

(Elazığ Valiliği, Elazığ’da Ziyaret Yerleri ve Türbeler, İl Kültür Yayınları, 2002, s. 74–76. Sözlü tanıklık: Mustafa B. ve Halil D. ile Haspek köyü türbe röportajı, 2024. BOA, A.DVN. 175/52. Hasbey Köyü’nde vakfedilen araziye dair 1897 tarihli belge.)

10. Seyyid Ahmed Çapakçurî ve Ailesi

Bingöl merkezli olmakla birlikte Elazığ’a da uzanan bu seyyid zümre, halk arasında “Şeyh Ahmed-i Kurdi” olarak bilinen Seyyid Ahmed Çapakçurî’nin soyundan gelmektedir. Özellikle Genç, Solhan ve Karlıova başta olmak üzere birçok Bingöl ilçesinde bu soya mensup aileler yaşamaktadır.

Elazığ’da ise bu soyun bazı kolları Elazığ merkez, Harput, Palu ve çevresine yerleşmiş, halk arasında “Seidî” veya “Çapakçurî” unvanlarıyla tanınmıştır. Söz konusu aileler, Cumhuriyet’in ilk yıllarında göç hareketleriyle birlikte Muş (özellikle Hasköy ve Bulanık), Bitlis, Diyarbakır (Lice ve Ergani) ile Erzurum’un Tekman ve Hınıs hattındaki köylere de yayılmışlardır.

Bu zümre, bulundukları bölgelerde zaviye, mescit ve irşad merkezleri kurmuş; hem bâtınî hem zahirî hizmetlerle tanınmışlardır. Seyyid Ahmed Çapakçurî’nin soyundan gelenler, günümüzde de halk arasında saygı ve hürmetle anılmakta, özellikle yaşlı kuşaklar arasında manevî bir rehberlik sembolü olarak değerlendirilmektedir.

(TDV İA, “Çapakçur” ve “Ahmed” md., ilgili biyografi alt maddeleri. BOA, BEO. 2034/45. Çapakçurî ailesine ait zaviye tahsisi belgesi, 1906. M. Celalettin Bayar, Kürt Aşiretleri ve Zâviyeler, İstanbul, 1935 (el yazması not).

11. Eblaşiye Ailesi

Eblaşiye ailesinin kökeni, halk arasında “Seyyid Ali Eblaşi” veya “İblaşi” olarak bilinen manevî önder bir zata dayandırılır. Rivayetlere göre Seyyid Ali Eblaşi, Palu bölgesine İslamî ilim ve irfanı taşımış, hem bir âlim hem de bir mürşid kimliğiyle tanınmıştır. Zamanla onun soyundan gelenler “Eblaşiye” unvanını almış ve bu ad, bir aile ismi olarak bölge halkı arasında kökleşmiştir.

Eblaşiye ailesi, Elazığ’ın kadim seyyid ailelerinden biri olarak özellikle Palu havzasında derin izler bırakmıştır. Medrese, tekke ve sohbet halkaları gibi birçok dînî yapının inşasında bu ailenin katkısı olmuştur. Soy bağları itibariyle Hz. Peygamber (s.a.v.)’e dayandığı kabul edilen bu aile, hem nesep itibarıyla hem de irfan hizmetleriyle bölge halkı nezdinde saygıdeğer bir konumda yer edinmiştir.

Bugün hâlen Palu ve çevresinde Eblaşiye aile bireyleri, Ülgen soyismi ile varlıklarını sürdürmekte ve bu manevî mirası yaşatmaya devam etmektedirler.

(BOA, A.MKT.UM. 1192/44. Palu’da medrese açma başvurusu, 1885.)

12-Seyyid Haydar Baba Nesebi ve Manevî Mirası

Haydar Baba, Elazığ’ın Palu ilçesinde dünyaya gelmiştir. Soyu, Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed’in (s.a.v.) torunu Hazreti Hüseyin vasıtasıyla seyyidlik silsilesine dayanmaktadır.

Dedesi Abbas Efendi, aslen Bağdat kökenli bir aileye mensuptur. Ailenin, Osmanlı döneminde Bağdat’tan Anadolu’ya özellikle eğitim, irşad ve yöneticilik göreviyle gönderildiği rivayet edilir. Bu çerçevede Abbas Efendi’nin ailesi, önce Maden kazasına yerleşmiş, ardından zaman zaman bölgesel yönetim görevlerinde de bulunmuşlardır.

Haydar Baba’nın dedeleri, sadece soy itibarıyla değil; ilmiye sınıfına bağlılıkları, halk içindeki itibarlı duruşları ve irşad hizmetleriyle de tanınmıştır. Günümüzde Haydar Baba’nın ailesi, Elazığ şehir merkezinde ikamet etmektedir ve hâlâ bu manevî mirası yaşatmaya devam etmektedir.

13 – Zırkî Seyyidleri

Şeyh Hasan Zerrâkî’nin (diğer bazı kaynaklarda Ezrakî veya Zırkî) türbesi, Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Dibek köyünde yer almaktadır. 12. yüzyıldan kaldığı tahmin edilen bu türbede, Zırkan Oymağı Beylerinin atası olan Seyyid Hasan Ezrakî medfûndur. Bu bilgi, 1316/1898 tarihli Salnâme-i Diyarbekir adlı Osmanlı yıllığında da açıkça belirtilmiştir.

Aynı şahsiyete ait olduğu düşünülen ikinci bir türbe ise, Elazığ’ın Keban ilçesindeki Zırkan bölgesinde bulunmaktadır. Bu durum, Şeyh Hasan Hazretleri’nin manevî etkisinin sadece Lice çevresiyle sınırlı kalmayıp, Zırkan aşiretleri aracılığıyla Elazığ coğrafyasına da yayıldığını göstermektedir.

Şeyh Hasan’a nispet edilen “Ezrakî” lakabı, yerel telaffuzlarda “Zerrâkî” veya “Zırkî” olarak da kullanılmaktadır. Bu çeşitlilik, aynı zâtın farklı bölgelerde farklı unvanlarla anıldığını, fakat öz itibarıyla aynı soydan geldiğini göstermektedir.

Bazı tarihî kaynaklarda, Şeyh Hasan’ın Şam’dan bölgeye gelip yerleştiği ifade edilmiştir. Elimizde mevcut bulunan soy şeceresi ve rivayetler, bu zâtın seyyid olduğunu ve nesebinin doğrudan Hazreti Ali (r.a.)’ye ulaştığını ortaya koymaktadır.

(Salnâme-i Diyarbekir, 1316/1898, s. 238. BOA, İ.DH. 1423/11. Şeyh Hasan Ezrakî adına türbe tamiratı kaydı, 1869. TDV İA, “Zerrâkî” md.)

14 – Herdi Seyyidleri

Şeyh Musa Herdi: Herdi aşiretinden gelen, ilim ve irfan ehli bir zât olup, Hıştikan kolunun da pîridir. Hacı Hasan Baba: Herdi seyyidlerinin ikinci önemli atası olup, seyyidlik silsilesinde zikredilen kişilerdendir.

Herdi Seyyidleri, 18. yüzyılda Harput bölgesinde varlığı belgelenmiş, köklü ve itibarlı bir seyyid topluluğudur. Osmanlı arşiv kayıtlarına göre, 1724 yılında, Harput’a tabi Nermikân Oymağı’ndan birçok kişi, ellerindeki şecere kayıtlarıyla birlikte Harput Kadısı Ahmed Efendi’nin huzuruna çıkarak soylarını Şeyh Musa Herdi ve Hacı Hasan Baba’ya dayandırdıklarını beyan etmişlerdir.

Bu kişiler, ellerinde bulunan soy şecereleri ve tanıklıklarla birlikte, “Hıştikan Musa Herdi” olarak bilinen zâta intisap ettiklerini ifade etmişlerdir. Yapılan incelemeler ve mahkeme kayıtları sonucunda seyyidlikleri resmen tasdik edilmiş, ardından bu şahıslar Osmanlı kanunlarına göre tekâlif-i şakka (ağır vergiler) kapsamından muaf tutulmuşlardır. Bu muafiyet, seyyidliklerinin resmî olarak tanındığının bir göstergesidir.

Herdi seyyidlerinin soyu, bugün hâlen Elazığ ve Malatya illerinde yaşamını sürdürmektedir. Aileler arasında şecere kayıtları ve sözlü rivayetlerle bu seyyidlik silsilesi korunmuş; bazı kolları halk içinde dînî rehberlik, tasavvufî hizmet ve vakıf kültürü çerçevesinde faal olmuştur.

(BOA, ŞD. 2289/23. 1724 tarihli Harput mahkemesi sicil kaydı. TDV İA, “Herdi” md. Salnâme-i Diyarbekir, 1316/1898, s. 243.)

15- Seyyid Muhammed Mazhar Ettasî Harputî (k.s)ve Ailesi

Miladî 1896 (H. 1313) yılında Harput’ta doğan Şeyh Muhammed Mazhar Efendi Hazretleri, Nakşibendî tarikatının 9. müceddidi ve Silsile-i Aliyye’nin 37. halkasıdır. Hem anne hem baba tarafından seyyid olup, nesebi Hz. Hüseyin (r.a.)’a ulaşır. Annesi Faize Hanım vasıtasıyla soyu, İklime Hatun üzerinden Yavuz Sultan Selim Han’a dayanmaktadır. 5 Ağustos 1986’da Elazığ’da vefat etmiştir. “Âşıklar ölmez, ölen hayvan imiş” sözüyle tanınan bu büyük veli, vefatından sonra dahi kerametleriyle anılmaktadır.
Nesli, günümüzde Elazığ’da yaşayan seyyid ailelerdendir.

(TDV İA, “Nakşibendiyye”, “Ettasî” alt başlıkları. BOA, A.MKT.UM. 1478/21. Harput’ta şeyhlik kaydı, 1912. Harput Tekkeleri Envanteri, Elazığ İl Kültür Müdürlüğü, 2005.)

16- Seyyid Muhammed Hilmi Ballıca (k.s) ve Ailesi
(1880 – 1949)

Seyyid Muhammed Hilmi Ballıca Hazretleri, Elazığ’ın eski müftülerindendir. Uzun süre Tunceli Müftülüğü görevinde bulunmuş, oradan emekli olmuştur. Vefatından sonra kabri, İmam Efendi Hazretleri’nin türbesinden yaklaşık 50 metre doğuda yer alan mübarek bir mekâna defnedilmiştir.

Zahiri ilimlerde yüksek bir tahsil gördükten sonra, batınî ilimlere yönelmiş ve bu yolda Harput’un büyük velilerinden Beyzâde Hacı Ali Rıza Efendi Hazretleri’ne intisap etmiştir. Beyzâde Efendi, Osmanlı döneminde şeyhlik ve âlimlik iddiasında bulunanları imtihan eden ve devlet nezdinde de büyük itibara sahip olan seçkin bir mürşiddi. Muhammed Hilmi Efendi de bu yüksek silsileyle seyr u sülûkunu tamamlamış ve keramet ehli bir veli olarak tanınmıştır.

Hilmi Efendi Hazretleri, Seyyid neslindendir. Ailesi ve soyuyla birlikte Harput ve Elazığ’da irşad hizmetleriyle iz bırakmıştır özellikle bu çevrede kök salmışlardır. Mazhar Ettasî Hazretleri’nin ailesiyle de yakınlık içinde oldukları bilinmektedir.

(Elazığ Müftülüğü Arşivi, “Ballıca Ailesi Bilgi Dosyası”, 1964. TDV İA, “Hilmi” md. (biyografi kısmı). İmam Efendi Türbesi Alanı Envanteri, Elazığ Vakıflar Müdürlüğü, 1985.)

17- Çilesiz Efendi – Seyyid Nusret (k.s.)

Elazığ’ın gizli kutbu, “Ayakkabıcı Çilesiz”

Seyyid Nusret Efendi, Elazığ’ın köklü ailelerinden olan Çilesizler sülalesine mensuptur. Aslen Horasan’dan gelen bu asil aile, hem neseben seyyidlik hem de manevî hizmetleriyle tanınmıştır. Çilesiz Efendi, Bankalar Caddesi’nde ayakkabıcılık yaparak zahiren sade bir hayat sürmüş; fakat bâtınen yüksek mertebelerde bir velî olarak yaşamıştır.

Seyyid Nusret Efendi, Elazığ’ın manevî tarihinde sessizliğin, gizliliğin ve hakikat üzere yaşamın timsali olarak anılır. Onun hayatı,
“Hak dostları bilinmez, bilinirse bulunmaz” sırrının canlı bir örneğidir. Nesli günümüzde Elazığ’da yaşamaktadır.

18Seyyid Seyfettin ve Soyu – (Seyyid Sabun)

Seyyid Seyfettin’in soyu, İmam Mûsâ el-Kâzım (r.a.) üzerinden Hz. Ali’ye (k.v.) dayanmaktadır. Bu nesepleri belgeleyen bir şecere, zamanında Seyyid Seyfettin’e takdim edilmiş ve Sultan I. Mahmud tarafından da tasdik edilmiştir. Ancak bu kıymetli şecereye günümüzde ulaşılamamaktadır.

Rivayetlere göre Seyyid Seyfettin ve ailesi, milâdî 1110 yıllarında Horasan (İran) bölgesinden yola çıkarak, Arnavutluk ve Balkanlar üzerinden Kosova’ya, oradan da Elazığ’ın Palu ilçesine bağlı Seydili Köyü’ne yerleşmişlerdir. Seydili, Murat Nehri kıyısında, yeşillikler içinde yer alan köklü bir yerleşim yeridir. Bu köye yerleşen zatın, bizzat Seyyid Seyfettin Hazretleri olduğu kabul edilmektedir.

Tarih boyunca Seydili Köyü, birçok seyyid ailesine ev sahipliği yapmış; Seyyid Seyfettin Ocağı da burada teşekkül etmiştir. Günümüzde ise bu ocak, vakıf ya da aktif bir tarikat merkezi olarak kullanılmamaktadır.

Seyyid Seyfettin Hazretlerinin dört evlâdı olduğu ve vefatından sonra bu dört kardeşten gelen soyun zamanla Elazığ’ın farklı bölgelerine yayıldığı bilinmektedir. Bugün bu ailelerin önemli bir kısmı hâlen Elazığ ve çevresinde yaşamını sürdürmektedir.

Halk arasında “Seyyid Sabun” olarak bilinen bu zât, bazı resmî belgelerde “Seyyid Sabır” ismiyle de geçmektedir.



(Harput Kadılığı Arşivi, Seyyidlik beyanı sicili, 1701.
TDV İA, “Seyyid” md., şecere ve devlet tasdikli örnekler. BOA, C.DH. 877/55. Sultan Mahmud devri şecere tasdik belgesi.)

19-Seyyid Aliyyü’l-Bağdâdî ve Molla Kasım Hoca Soyu(Seyyid Kasım Sagonavî Ailesi)

Seyyid Aliyyü’l-Bağdâdî, Elazığ’ın Palu ilçesine bağlı Andılar (Sagona) Köyü’ne yerleşmiş; kardeşi ise Diyarbakır’ın Eğil ilçesinde ikamet etmiştir. Kabri, Andılar Köyü camisinin bahçesinde bulunmaktadır.

Bu zâtın dokuzuncu kuşaktan torunu olan Molla Kasım Hoca (Seyyid Kasım Sagonavî), neseben İmam Zeynel Âbidîn vasıtasıyla Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e ulaşan seyyid bir aileye mensuptur.

Molla Kasım Hoca’nın doğumu kesin olarak bilinmemekle birlikte, 1805–1810 yılları arasında Andılar Köyü’nde dünyaya geldiği kabul edilmektedir.

  • Babası: Köydeki türbesinde medfun olan Şeyh Ömer Efendi (k.s.)
  • Annesi: Kırkbulak (Parsiyan) Köyü’nden Güzel Hanım’dır.

Şeyh Ömer Efendi’nin iki oğlu vardır:

  • Molla İsa (ağabeyi, türbede medfundur)
  • Molla Kasım Hoca (Seyyid Kasım Sagonavî)

Her iki kardeş de ilim ve irfan yolunda kemâle ermiş, yöre halkının büyük hürmet gösterdiği şahsiyetler olmuştur.

Bazı kaynaklarda Molla Kasım Hoca’nın Bağdat’tan geldiği rivayet edilse de bu bilgi doğru değildir. Ailenin Bağdat’tan gelip Andılar’a yerleşen ilk atası, Seyyid Aliyyü’l-Bağdâdî’dir.

Aile büyüklerinden aktarılan ve sözlü rivayetlerle günümüze ulaşan nesep zinciri şöyledir:

  1. Seyyid Aliyyü’l-Bağdâdî (k.s.)
  2. Şeyh Osman Efendi (k.s.)
  3. Şeyh Ali Efendi (k.s.)
  4. Şeyh İbrahim Efendi (k.s.)
  5. Şeyh Karahan Efendi (k.s.)
  6. Şeyh Ali Efendi (k.s.)
  7. Şeyh İbrahim Efendi (k.s.)
  8. Şeyh Ömer Efendi (k.s.)
  9. Molla Kasım Hoca – Seyyid Kasım Sagonavî (k.s.)
  10. Şeyh Muhammed Efendi – Hacı Baba (k.s.)
  11. Şeyh İbrahim Efendi (k.s.)
  12. Şeyh Ömer Efendi (k.s.)

Aile halen Elazığda yaşamakta ve saygıyla anılmaktadır.
Beyhan (Hun) Kasabası’ndan Molla Mehmet Ali Hoca, bu ailenin faziletini şöyle ifade etmiştir:

“Molla Kasım Hoca ailesi seyyiddir, evlâd-ı Resûl’dür. O aileden olan büyük küçük herkese, torunlarıma kadar temiz, nazik… O sülaleye, Hunlu Mehmet Ali Hoca olarak ben meftunum.”

(BOA, A.DVN. 1194/18. Andılar Köyü imameti ve şeyhlik kaydı.TDV İA, “Bağdâdî” md., genel biyografik bilgiler.)

20Şeyh Seyyid Mustafa Kutbu’l-Ârifîn ve Ailesi (Saraçor – Güllüce)

Elazığ’a bağlı Güllüce Köyü (eski adıyla Saraçor), manevî kimliği güçlü bir seyyid ailesine ev sahipliği yapmaktadır. Köy camisinin içinde yer alan türbede, Şeyh Seyyid Mustafa Kutbu’l-Ârifîn, oğulları Şeyh Abdullah, Şeyh İbrahim ve eşi Medine Hanım ile birlikte medfûndurlar. Ailenin soyu, “Şeyh İspat” üzerinden devam etmiş, günümüzde mensupları hâlen Elazığ’da yaşamaktadır.

Köyün adı, 1928 yılına ait yerleşim kayıtlarında “Saraçor” olarak geçmekte olup, bu ad zamanla “Güllüce” şeklini almıştır.

(Elazığ İl Kültür Müdürlüğü, Elazığ Türbeleri Envanteri, 2006, s. 48–49.)

21-Seyyid Muhammed Kattâl ve Soyu

– Maden Kartaldere Türbesinden Karakoçan’a ve Kuzey Vilayetlere Uzanan Bir Nübüvvet Mirası –

Yöre halkı “Sefkar Baba” diye andığı Seyyid İbrahim, İmam Muhammed Bakır’ın oğlu Muhammed Kattal Hazretleri’nin soyundan gelmektedir. Belgelerde Harun Reşid devrinde Irak’tan Anadolu’ya göç edip önce Maden’e bağlı Katulan (günümüz Kartalkaya) köyüne yerleştiği, daha sonra Palu-Çaybağı çevresinde bir süre yaşadığı, nihayet 1250–1350 civarında Karakoçan’ın Demirdelen (Kafan) köyünde medfundur.

Maden ilçesine bağlı Kartaldere köyü, Seyyid Muhammed Kattal Hazretleri’nin türbesine ev sahipliği yapar. Resmi belgelere göre Kattal Hazretleri evlad-ı Resul’den olmak üzere bizzat burada medfundur.

Seyyid Muhammed Kattâl’ın nesli, zamanla Elazığ sınırlarını aşarak Karakoçan, Bingöl, Erzurum ve Ardahan vilayetlerine kadar ulaşmıştır. Bilinen evlatları:
• Seyyid İbrahim (Elazığ – Karakoçan – Kaffan / Demirtepe Köyü türbesinde medfundur. “Sefkar Baba” diye bilinir.)
• Şeyh Hıdır
• Şeyh Kasım
• Şeyh Muhammed (Ardahan Göle / Dedesen Köyü’nde metfundur.)

Bugün bu evlatların türbeleri, halk tarafından bilinmekte; özellikle Karakoçan’da “Sefkar Baba Ziyareti” bir halk mirası olarak yaşatılmaktadır.

Kattâl soyunun büyük kısmı Bingöl Sevkar, Erzurum Hınıs bazı torunlarının Elazığ merkezde ve Karakoçan’da yaşadığına dair sözlü rivayetler vardır. Ancak bu aileler, çoğunlukla soylarının farkında olmadan yaşamaktadır.

Elazığ’da bu soydan gelen ailelere dair vakıf kaydı, sülale defteri ya da resmî şecere belgesi bulunmamaktadır. Ancak sözlü tarihe göre Karakoçan – Demirtepe, Maden – Kartaldere, ve Çaybağı – Palu çevresi hâlâ Kattâl soyunun izlerini taşımaktadır.

22-İmam Efendi – Seyyid Osman Bedreddin Erzurumî (k.s.) ve Soyu

İmam Efendi, asıl adıyla Seyyid Osman Bedreddin, Hicrî 1274 / Milâdî 1856 yılında Erzurum’da dünyaya gelmiştir. Babası, seyyidliğiyle ve sükûnetiyle tanınan Seyyid Selman Sukûtî Hazretleridir. Osman Bedreddin Hazretleri, çok küçük yaşta ilim tahsiline başlamış; dokuz yaşında hafız olmuş, ardından klasik usulle dinî ilimlerin tamamını tahsil etmiştir.

Tasavvufî hayatının dönüm noktalarından biri, Seyyid Ahmed Meramî Hazretleri ile tanışmasıdır. Bu tanışıklığın ardından tasavvuf yoluna yönelmiş ve bâtınî eğitimini bu yüce mürşidden almıştır. Daha sonra, Nakşibendî şeyhi Seyyid Mahmud-ı Sâminî Hazretleri ile tanışmış ve ona intisap etmiştir. Seyr ü sülûkunu Mahmud-ı Sâminî Hazretlerinin yanında tamamlayarak tam icazet almış ve mürşidlik makamına ulaşmıştır.

İmam Efendi’nin Bahaeddin, Nureddin ve Muhit adlarında üç oğlu, Nuriye adında bir kızı olmuştur. Bu aile günümüzde Elazığ’da yaşamını sürdürmekte olup, “Uz” soyadını taşımaktadır.

23-Seyyid Haydar Baba (k.s.) ve Soyu

Seyyid Haydar Baba Hazretleri, Elazığ’ın Palu ilçesinde dünyaya gelmiştir. Soyu, Hz. Hüseyin (r.a) vasıtasıyla Fahri Kâinat Efendimiz (s.a.v.)’e ulaşan seyyid bir aileye mensuptur. Dedesi Abbas Efendi’nin ailesi, Osmanlı döneminde Bağdat’tan getirtilerek Maden’e yerleştirilmiş ve zaman zaman bölge idaresiyle görevlendirilmiştir. Bu durum, Osmanlı’nın seyyidleri Anadolu’ya yerleştirerek eğitim ve irşad hizmetlerinde görevlendirme siyasetiyle örtüşmektedir.
Seyyid Haydar Baba Hazretleri’nin nesli günümüzde Elazığ’da yaşamaktadır. Aile, “Evliyaoğlu” soyadı ile tanınmakta olup, bölgedeki seyyid aileler arasında saygınlıkla anılmaktadır.

24-Seyyid Mansur Baba Hazretleri ve Soyu

Seyyid Mansur Baba Hazretleri, Hz. Hüseyin (r.a.) soyundan gelen bir seyyid olup, Orta Asya kökenli büyük bir sûfî ve irşad ehli velîdir. Babası, Kazakistan’ın Türkistan şehrinde (eski adıyla Otrar) metfun bulunan ve tasavvuf tarihinde önemli bir yer tutan Seyyid Aslan Baba Hazretleri’dir. Seyyid Aslan Baba, Türk-İslam dünyasının önde gelen mutasavvıflarından Hoca Ahmed Yesevî Hazretlerinin ilk hocası ve mânevî terbiyecisidir.

Hoca Ahmed Yesevî, yedi yaşında Seyyid Aslan Baba’ya intisap etmiş, onun ilmi ve mânevî terbiyesiyle yetişmiştir. Seyyid Aslan Baba Hazretleri, vefatından önce küçük yaştaki oğlu Seyyid Mansur Baba’yı, müridi olan Hoca Ahmed Yesevî’ye emanet etmiş ve onun terbiyesine bırakmıştır.

Hoca Ahmed Yesevî, şeyhi ve mürşidi olan Aslan Baba’nın emanetine sahip çıkarak Seyyid Mansur Baba’yı tasavvuf yolunda eğitmiş, onu kemâle erdirmiştir. Seyyid Mansur Baba, mürşidi tarafından baş halife tayin edilmiş ve İslâm’ı Anadolu’da tebliğ etmekle görevlendirilmiştir. Ahmed Yesevî, bu ulvî vazife için onu on iki Türkmen aşiretiyle birlikte Anadolu’ya göndermiştir.

Seyyid Mansur Baba Hazretleri, Anadolu’ya geldikten sonra özellikle Harput (günümüzde Elazığ) ve çevresinde faaliyet göstermiştir. Anadolu halkının İslâm ahlâkı ve tasavvuf terbiyesiyle tanışmasında büyük rol oynamıştır. Müderrisler, hafızlar, âlimler ve dervişler yetiştirerek hem mânevî hem ilmî kalkınmanın öncüsü olmuştur. Ayrıca, Anadolu’da İslâm’ın kökleşmesine ve Müslümanların zafer kazanmasına mânevî altyapı hazırlayan büyük bir irşad önderi olarak tanınmıştır.

Miladî 1198 yılında Harput’ta vefat etmiştir. Kabri Harputadır. Harput ve çevresi halkı tarafından “mansur baba” olarak anılmakta ve hürmetle yâd edilmektedir.

Nesli günümüzde Elazığ ve Malatya yöresinde yaşamaktadır. Bu soy, Türkiye Cumhuriyeti soyadı kanunu sonrasında “Özmansur” soyadını almıştır. Aile, günümüzde de seyyidlik şuurunu ve mânevî mirası koruyarak varlığını sürdürmektedir.