Mala Xeyse, Şeyhanlı Aşireti’nin Mala Bube koluna mensup kadim bir seyyid ailesidir. Bu aile, İslam geleneğinde Peygamber Hz. Muhammed’in soyundan geldikleri kabul edilen seyyidlik unvanını taşımakta ve kökenlerini Hazret-i Şeyh Sîn adlı manevi büyüğe dayandırmaktadır . Osmanlı Devleti döneminde resmî olarak seyyid statüsünde tanınan bu aile, devletin iskân politikaları doğrultusunda Urfa yöresinden Elazığ (Harput) bölgesine yerleştirilmiştir . Cumhuriyet’in 1934 tarihli Soyadı Kanunu sonrasında ise aile üyeleri farklı soyadları almak durumunda kalmış; günümüzde en bilinenleri “Sîs” ve “Sîsoğlu” olmak üzere çeşitli soyadları kullanmışlardır . Aşağıda, aile hakkında tarihî bilgiler ve arşiv belgelerine dayanan detaylar başlıklar halinde sunulmuştur.
Tarihsel Köken ve Hazret-i Şeyh Sîn’e Uzanan Soy
Mala Xeyse (yerel dilde “Hace İsa ailesi” anlamına gelir), köken itibarıyla Urfa merkezli seyyidlik geleneğinin bir parçasıdır . Ailenin neseben dayandığı Hazret-i Şeyh Sîn, bölge tarihinde iz bırakmış büyük bir dinî şahsiyet olarak kabul edilir. Rivayetlere göre Şeyh Sîn ve kardeşi Şeyh Seydoş, 13. yüzyıl sonlarında Bağdat’tan Mardin yöresine göç ederek İslam’ı yayma faaliyeti yürütmüş ve bu uğurda şehit düşmüşlerdir . Günümüzde bu iki zatın türbeleri Mardin’in Derik ilçesi yakınlarındaki Kümteri (Kümtere) Köyü’nde bulunmaktadır . Şeyh Sîn’in kızkardeşi Zeynep (Zînê) Hatun’un kabri de aynı yerde, Seydoş’un türbesinin yanında yer almaktadır .
Şeyh Sîn Hazretleri’nin seyyid olduğuna dair güçlü bir manevi silsile inancı mevcuttur. Aile büyüklerinin muhafaza ettiği şecere (soyağacı) kayıtlarına göre Şeyh Sîn ve kardeşi Seydoş’un soyu, İslam tarihindeki on iki imam silsilesine dayanmaktadır. Bir şecere kaydında, Şeyh Sîn ve Şeyh Seydoş’un soyu şu şekilde sıralanmaktadır: “Sîn ve Seydoş, Şad Ebubekir oğlu, Ali Taki oğlu, Muhammed Hâdî oğlu, Hasan el-Askerî oğlu, Musa Rızâ oğlu, Ali Taki (Ali Nakî) oğlu, Musa Kâzım oğlu, Ca’fer-i Sadık oğlu, Muhammed Bakır oğlu, Zeynelâbidîn oğlu, İmam Hüseyin oğlu, İmam Ali (Kerremallahu veche)” . Bu silsile, ailenin Hz. Ali ve Hz. Fatıma vasıtasıyla Hz. Peygamber’e (s.a.v.) dayanan bir nesep zincirine sahip olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla Mala Xeyse ailesi, sadece bir aşiret kolu olmanın ötesinde, Ehlibeyt soyuna mensup olmanın getirdiği manevî itibarı da taşımaktadır.
Osmanlı Döneminde Tanınma, İskân ve Nakibü’l-Eşraf Kayıtları
Osmanlı Devleti döneminde seyyid ve şeriflerin kimlikleri Nakibü’l-eşraf kurumu tarafından tescil edilip korunmaktaydı. Mala Xeyse ailesinin de bu dönemde resmî seyyid statüsü kazandığı ve arşiv kayıtlarına geçtiği görülmektedir. Nitekim Osmanlı nakibü’l-eşraf defterlerinde, Şeyhanlı Aşireti’nin Mala Bube koluna mensup ailelerin seyyid olduklarına dair kayıtlar yer almıştır . Bu kayıtlarda, Mala Xeyse olarak anılan Hace İsa ailesinin şeceresi de tanzim edilmiştir. Osmanlı arşiv belgelerine göre aile, Urfa havalisinde seyyid olarak tanınmış ve daha sonra devletin iskan politikası kapsamında Elazığ (Harput) yöresine nakledilmiştir . Örneğin, Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ndeki İ.MMS 45/214 numaralı göç ve iskân defteri kaydında, Urfa ve çevresinden Harput mıntıkasına sevk edilen aşiret kolları arasında Şeyhanlı (Mala Bube) seyyidleri de zikredilmekte ve bunların yeni yerleşim yerlerine iskanı kararlaştırılmaktadır .
Osmanlı makamları, seyyid ailelerinin soy bağını doğrulamak amacıyla şecere senedi denilen belgeler düzenlemişlerdir. Nakibü’l-eşraf tarafından onaylanan bu şecere defterlerinde Mala Xeyse ailesinin soyu açıkça belirtilmiş ve ailenin Hz. Peygamber’in neslinden geldiği tasdik edilmiştir . Bu durum, Mala Xeyse kolunun Osmanlı nezdinde yalnızca bir aşiret mensubu olarak değil, aynı zamanda kutlu bir soya mensup ayrıcalıklı bir zümre olarak görüldüğünü ortaya koymaktadır. Sonuç olarak, aile Osmanlı döneminde hem idarî (iskan politikaları bağlamında) hem de manevî (nakibü’l-eşraf kayıtları aracılığıyla) olarak tanınmış ve kayıt altına alınmıştır.
Elazığ Bölgesine Yerleştirilme Süreci
Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde uygulanan iskan politikaları uyarınca, bazı aşiret ve aileler stratejik olarak yer değiştirerek farklı bölgelere yerleştirildi. Mala Xeyse ailesi de bu çerçevede, aslen geldikleri Urfa yöresinden Harput (Elazığ) bölgesine nakledilmiştir . Ailenin ana yerleşim merkezi, günümüzde Elazığ Merkez ilçeye bağlı Yalındamlar köyüdür. Yalındamlar’ın eski adı Güdayık olup, tarihsel olarak bir Ermeni köyü idi; ancak Osmanlı döneminin sonlarında yaşanan nüfus hareketleri sonucu boşalan bu köy, Urfa, Musul ve Kerkük havalisinden getirilen bazı aşiret gruplarınca iskân edilmiştir . Bu gruplar arasında Şeyhanlı Aşireti’ne bağlı Mala Bube kolu da bulunmaktaydı. Özellikle Mala Xeyse (Hace İsa ailesi) olarak bilinen seyyid aile, bu dönemde Yalındamlar (Güdayık) köyüne yerleştirilerek Harput havzasına adapte edilmiştir .
Yalındamlar köyünün Türkleşme ve İslamlaşma sürecinde, Mala Xeyse ailesi dinî otoriteleri ve seyyid kimlikleriyle önemli bir rol oynamıştır. Köy ve civarı, Türk-İslam kültürüne bağlı kimliğiyle anılmış; bunda, seyyid ailelerin halk üzerindeki manevi etkisinin payı büyük olmuştur . Arşiv kaynakları, Urfa’dan Harput’a gerçekleşen bu yerleştirme sürecini doğrulamaktadır. Örneğin, bahsi geçen İ.MMS 45/214 numaralı Osmanlı belgesi, Urfa ve civarından Elazığ havzasına sevk edilen aşiret kollarını ve iskân kararlarını içermekte olup Mala Bube koluna dair bilgileri de içermektedir . Bu belge ve benzerleri sayesinde, Mala Xeyse ailesinin Elazığ bölgesine tam olarak hangi dönemde ve hangi şartlarda yerleştirildiği akademik araştırmalarda izlenebilmektedir. Genel kanaat, iskânın 19. yüzyıl sonları ile 20. yüzyıl başları arasındaki çalkantılı dönemde gerçekleştiği yönündedir; zira bu dönemde Osmanlı Devleti, hem aşiretleri merkezi otoriteye bağlamak hem de boşalan bölgelere nüfus yerleştirmek amacıyla yoğun iskân politikaları uygulamıştır.
1934 Soyadı Kanunu ve Mala Xeyse Ailesi
Türkiye Cumhuriyeti, 21 Haziran 1934’te kabul edilip 2 Temmuz 1934’te yürürlüğe giren Soyadı Kanunu ile bütün vatandaşların resmî bir soyadı almasını zorunlu kıldı. Bu düzenleme, Cumhuriyet’in modernleşme hamlelerinin bir parçası olarak görülmekteydi ve toplumdaki unvan, aşiret, lakap gibi geleneksel aidiyetlerin yerine tek tip soyadı sistemini yerleştirmeyi hedefliyordu.
Kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte pek çok köklü aile, kendi tarihî unvanlarını veya ata lakaplarını resmî soyadı olarak tescil ettirmek istedi. Ancak bu her zaman mümkün olmadı. Kimi zaman kanunun getirdiği yasaklar, kimi zaman da Harf İnkılâbı’nın ardından Arapça kökenli adların Türkçe telaffuzla yazılması zorunluluğu bu süreci doğrudan etkiledi.
Bu dönemde Mala Xeyse ailesi de soyadı almak durumunda kaldı. Ailenin kökeninde bulunan Hazret-i Şeyh Sîn’e nispetle, aslında gerçek ve tarihî soyadları “Sîn” idi. Ancak 1934 düzenlemeleri sırasında hem harf devriminin getirdiği yazım farklılıkları hem de yasal sınırlamalar nedeniyle bu isim doğrudan tescil edilemedi. Bunun yerine, Türkçe telaffuza uygun hâle getirilmiş biçimleri olan “Sîs” ve “Sîsoğlu” soyadları resmî olarak kabul edildi.
Böylece “Sîs” ve “Sîsoğlu” soyadları, bir yandan kanunun şartlarına uyum sağlarken diğer yandan da Hazret-i Şeyh Sîn’in manevi mirasına ve Mala Xeyse ailesinin köklü geçmişine işaret eden simgeler hâline geldi. Bugün dahi bu soyadları, ailenin tarihî kimliğini ve seyyidlik mirasını hatırlatmaya devam etmektedir.
Şecere Zinciri ve Belgelerle Kanıtlar
Osmanlı arşivinden bir seyyidlik şeceresi örneği. Bu belgede, Şeyhanlı Aşireti’nin Mala Bube koluna mensup Seyyid Hace İsa (Mala Xeyse) ailesinin soyu ayrıntılı biçimde kayıt altına alınmıştır. Sülalenin silsilesini gösteren şecere belgesi, Nakibü’l-eşraf makamının onayıyla düzenlenmiş olup ailenin Hz. Peygamber’in neslinden geldiğini resmi olarak tasdik eder. Belgede, Seyyid Sîn’den başlayarak kuşaklar boyunca aile büyüklerinin isimleri “oğlu” silsilesiyle birbirine bağlanmıştır. Örneğin şecerede geçen soyağacı zinciri, Seyyid Sîn – Seyyid Ali – Seyyid Hasan (Mağara Rezkî) – Seyyid İmam – Seyyid Kal Hacı – Seyyid Şid – Seyyid İmam – Seyyid Lel – Seyyid Mahmud (Şemsüddîn) – Seyyid Şîd – Seyyid Kutbeddîn – Seyyid Hakkî – Seyyid Musa – Seyyid Muhammed Sofî – Seyyid Hasan – Seyyid Hamza – Seyyid Hace İsa (Xeyse) – Seyyid Bekir – Seyyid Mustafa – Seyyid Hüseyin şeklinde uzanmaktadır . Bu uzun silsile, yaklaşık yirmi kuşak boyunca kesintisiz bir nesep bağlantısı ortaya koymaktadır.

Osmanlı dönemine ait nakıbuleşraf seyyidlik şeceresi

Orijinal şecerenin korunması maksadıyla tıpkısının yazılıp mühürlenmiş hali

İmam Ali r.a den günümüze uzanan şecere
Bahse konu şecere senedi, aile büyüklerinin gözetiminde asıllarına uygun bir şekilde kaleme alınmış ve mühürlenmiştir. Osmanlı Devleti’nde bu tür şecere kayıtları, seyyid ailelerin unvanının suistimal edilmesini önlemek ve nesiller boyu korunmasını sağlamak amacıyla tutulurdu. Mala Xeyse ailesine ait şecere belgesi de bu geleneğin bir parçası olarak, ailenin hem neseben hem manen ne denli köklü bir geçmişe sahip olduğunu belgelemektedir. Söz konusu belgenin orijinalinin muhafazası için arşivlerde tıpkıçekim kopyası hazırlanmış ve resmî mühürlerle tasdik edilmiştir . Ayrıca, Elazığ Yerel Tarihçileri Derneği Arşivi gibi yerel arşivlerde de “Mala Bube Şecere Kütüğü” başlıklı dosyalarda aileye dair kayıtlar bulunmaktadır . Bu görsel ve yazılı kanıtlar bir araya getirildiğinde, Mala Xeyse ailesinin iddia edilen seyyidlik vasfının sağlam belgelere dayandığı ve Osmanlı’dan Cumhuriyet’e intikal eden bir aile hafızası oluştuğu anlaşılmaktadır.
Günümüzde Ailenin Sosyokültürel Durumu ve Yerleşimleri
Mala Xeyse ailesi günümüzde ağırlıklı olarak Elazığ ili ve çevresinde varlığını sürdürmektedir. Ailenin tarihi yerleşim merkezi olan Yalındamlar köyü, hala aile mensuplarının bir bölümüne ev sahipliği yapmaktadır. Köyün nüfusu birkaç yüz civarında olup (2021 itibarıyla ~200 kişi) nispeten küçüktür; genç neslin bir kısmı şehirlere göç etmiş olsa da köyle olan bağlar devam etmektedir. Bunun yanı sıra, 20. yüzyıl boyunca gerçekleşen iç göçler ve toplumsal hareketlilik sonucunda ailenin bazı kolları Elazığ il merkezi başta olmak üzere Türkiye’nin farklı bölgelerine dağılmış durumdadır. Ailenin mensup olduğu daha geniş Mala Bube seyyid aşireti, sadece Elazığ’da değil, Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin, Batman, Bingöl, Erzurum, Ağrı, Bitlis ve Adıyaman gibi illerde de kolları bulunan geniş bir topluluktur . Bu illerin çeşitli ilçe ve köylerinde, “Şeyh”, “Şeyhanlı” veya “Şeyxi” namıyla tanınan aileler mevcut olup bunların önemli bir kısmı Mala Bube (yani Şeyh Sîn ve Seydoş soyundan gelen) ailelerdir . Örneğin Diyarbakır’ın Çermik ilçesi, Mardin’in Derik ilçesi (Şeyh Sîn türbesinin bulunduğu yer), Urfa’nın Siverek ve Viranşehir ilçeleri gibi yerlerde Mala Bube’ye mensup seyyid ailelerin yaşadığı bilinmektedir . Bu coğrafi dağılım, Mala Xeyse ailesinin de içinde yer aldığı Şeyhanlı seyyid mirasının bölgede ne denli geniş kök saldığını göstermektedir.
Sosyokültürel açıdan, seyyid aileleri Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da tarih boyunca halk tarafından saygınlık gören, manevi önderlik atfedilen konumlar olmuştur . Mala Xeyse ailesinin yaşlı kuşakları da geçmişte bu manevi mirasa sahip çıkmış, bulundukları yerleşimlerde dinî rehberlik yapmış veya en azından hürmet görmüşlerdir. Özellikle ailenin Şeyh unvanlı büyükleri, çevre köy ve kasabalarda itibar sahibi kimseler olarak anılmıştır. Bununla birlikte, günümüz nesli için bu tarihî kimliğin bilinirliği azalmıştır. Yapılan saha araştırmalarına göre, Mala Xeyse aile bireylerinin bir kısmı kendi soylarının Hazret-i Şeyh Sîn’e dayandığı bilgisinden habersiz şekilde sıradan bir toplumsal hayat sürmektedir . Ailenin genç üyeleri arasında seyyidlik iddiasını ön planda tutanlar azalmış, bu durum manevî mirasın gölgelenmesine yol açmıştır.
Bununla beraber, aile büyüklerinin anlattığı hatıralar ve bölgedeki sözlü tarih, Mala Xeyse ailesinin itibarını tamamen yitirmesine engel olmuştur. Elazığ ve civarında bazı çevreler, “Sis/Sisoğlu” soyadını duyduklarında bunun Şeyh Sîn ailesine işaret ettiğini bilmektedir . Aileye mensup kişiler, modern eğitimli meslek gruplarında yer alsalar dahi, köylerine veya aile büyüklerinin türbelerine (örneğin Mardin Derik’teki Şeyh Sîn türbesine) manevi bağlılık hissedebilmektedirler. Ailenin sosyokültürel statüsü, günümüzde diğer vatandaşlarla eşit bir düzlemde olmakla birlikte, tarihî arka planlarının bilinmesi halinde yörede saygı görmelerini sağlamaktadır. Sonuç itibarıyla, Mala Xeyse ailesi Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan köklü bir seyyid hanedanı olarak tarih sahnesinde yerini almış; değişen şartlara rağmen varlığını sürdürmüş ve günümüzde de ismi etrafında şekillenen manevi mirası yaşatmaya devam etmektedir.
Kaynaklar:
1. Osmanlı Arşiv Belgeleri ve Yerel Şecere Kayıtları:
• BOA, İ.MMS 45/214 numaralı göç ve iskân defteri (Urfa’dan Harput’a sevk edilen aşiretler)
• Elazığ Yerel Tarihçileri Derneği Arşivi, “Mala Bube Şecere Kütüğü”, Dosya No: MB-13
2. Akademik ve Yerel Tarih Çalışmaları:
• Elazığ Seyyidleri – Kadim Aileler ve Manevî Miras başlıklı makale (2025) – Bu çalışmada Mala Xeyse ailesinin kökeni, Elazığ’a yerleşimi ve şecere bilgileri detaylı olarak incelenmiştir.
• Enver Çakar, Elazığ Baskil Yöresi Aşiretleri (2012) – Yalındamlar köyü ve çevresindeki aşiret yapısını ele alan eser.
• Bölgesel gazete haberi: Bismil Haber (2023), “Malâ-Bubê Aşireti” özel dosyası – Mala Bube aşiretinin tarihi ve dağılımı üzerine bilgiler içermektedir.
• Aşiret tarihi blog yazısı: “Şeyhan, Şeyhanlı Aşireti” – Şeyh Sîn ve Seydoş hakkında rivayetler ve şecere bilgileri sunmaktadır.
3. Sözlü Tarih ve Aile Anlatıları: Mala Xeyse ailesinin yaşlı üyelerinden aktarılan hatıralar ve yöredeki sözlü rivayetler (örneğin Şeyh Sîn Hazretleri’ne dair menkıbeler), yazılı kaynakları teyit edici niteliktedir ve ailenin manevi mirasının kuşaktan kuşağa aktarılmasını sağlamıştır.