Arvasi Seyyidleri

Arvâsî (Arvasi) ailesinin kökleri Bağdat’a dayanır. 1258’de Hülagû Han Bağdat’ı istila edince ailenin büyükleri Anadolu’ya göçmüş, o dönemin büyüklerinden Hacı Şeyh Seyyid Kasım el-Bağdâdî birkaç yıl Musul, Mardin, Diyarbakır ve Hazro’da kaldıktan sonra Siirt’e bağlı Tillo (Pay) köyüne yerleşmiştir.

Kasım el-Bağdâdî, burada 27 yıl tedris ve irşat yaptı; özellikle oğlu Seyyid Muhammed “Kutup”, dönemin Hakkari Beylerbeyi İbrahim Han ile evlenerek 14 Mayıs 1340’ta bugünkü Van-Bahçesaray (eski Müküs) yöresinde Arvas köyünü kurmuş, burada bir dergâh, medrese ve mesken inşa ettirmiştir.

Bu yerleşimde, o tarihten itibaren Kuzeydoğu Anadolu’da kendileri adına bir eğitim ve irşat merkezi ortaya çıkmıştır. Kaynaklar, Arvas medresesinin kısa sürede Van Gölü havzasında bir cazibe merkezine dönüştüğünü, çok sayıda öğrencinin tasavvufî eğitim almak üzere buraya geldiğini ve aile içinden çok sayıda âlim yetiştiğini kaydeder.

Ailenin inanç yönelimi başta Kâdirî tarikatı olmak üzere Nakşibendî ve diğer Sufi yollarını içerir; özellikle Abdülkadir Geylânî’ye nisbetli Kâdirî geleneğiyle başladıkları; zamanla Mevlânâ Hâlid Bağdâdî’den nakşibendî-Ḥâlidî icazetleri de aldıkları aktarılır.

Arvâsîlerin bölgedeki varlığının yaklaşık 650–700 yıldır sürdüğü belirtilmektedir.


Önemli Şahsiyetler

Arvâsî ailesinin tarihsel ve dinî önderlerinden bazıları şunlardır:
Seyyid Fehim el-Arvâsî (1825-1896): Van-Bahçesaraylı şerîf bir âlim ve Nakşibendî-Hâlidî şeyhi. Şeyh Tâhâ Hakkarî’den icâzet almış, dönüşünde Arvas medresesini canlandırarak 60’a yakın talebe yetiştirmiş; en meşhur talebelerinden biri oğlu Abdülhakim olmuştur.

1877 Osmanlı-Rus Savaşı’nda bölgedeki milislerle Ruslara karşı savaşa katılmasıyla da tanınır.

Kendisi beş tarîkate (Nakşibendî, Kâdirî, Çeşti, Kübrevî, Sühreverdî) halife tayin etmiş, hilâfet silsilesi Seyyid Hâlid-i Bağdâdî’ye kadar uzanır. Arvâsî ailesinin “Allâme”sidir ve kabri Van Arvas köyündedir.
Seyyid Abdülhakîm el-Arvâsî (1860-1943): Başkale doğumlu Nakşibendî-Hâlidî şeyhi. Irak’ta eğitim görüp dönünce 1880’lerde Başkale’de büyük bir medrese kurmuş, zengin bir kütüphane edinmiştir.

1889’da Seyyid Fehim’den Nakşibendî, Kâdirî, Çeşti, Kübrevî ve Sühreverdî tarikatlarında hilâfet almıştır.

I. Dünya Savaşı’nda Rus işgali nedeniyle ailesiyle İstanbul’a göçmüş, 1919’da Eyüp’te Kaşgari Dergahı şeyhi ve Süleymaniye Medresesi hocalığına getirilmiştir.

1925’e kadar bu görevlerini sürdürmüş, tekkeler kapatılınca tarikat faaliyetlerine ev sohbetleriyle devam etmiştir. Abdulhakim Arvâsî’nin sohbetlerine (Necip Fazıl gibi) dönemin aydınları iştirak etmiş, eserleri arasında er-Riyâzu’t-Tasavvufiyye sayılabilir.

Seyyid Şefik el-Arvâsî (d.1884): Bitlis-Hizan Arvas köyünde doğmuş, Said Nursî’nin talebesi olarak bilinen bir âlim. Hocaefendi tarafından üç ciltlik Harîkal-ı Perişan fıkıh mecmuası yazdırılmış, İkinci Meşrutiyet sonrasında Savak’ta muallimliğe getirilmiştir. (Kaynak: Not: Selâmdâr). [Bu şahıs hakkında yaygın bilgi bulunmamakla birlikte, Arvâsî soyundan Nurcular içinde tanınmıştır.

Diğer şahsiyetler: 18. yüzyıl sonlarında Doğubeyazıt’a ilim irşad için giden Seyyid Abdurrahim el-Arvâsî, sonrasında Hoşab’a giden Seyyid Abdurrahman el-Arvâsî gibi isimler; Hizan kolundan “Gavs-ı Hizanî” lakaplı Seyyid Sibğatullah Arvâsî (ö.1870) gibi dervişler de aile fertlerindendir.


Soy Kütüğü

Arvâsî aile, Hz. Âli’nin soyundan gelen seyyîd olduğunu iddia eder. Nesebince Hazret-i Hüseyin’in torunu İmam Cafer-i Sâdık aracılığıyla Ali’ye, oradan da Hz. Fâtıma (r.anha) yoluyla Hz. Peygamber’e dayandıkları belirtilir.

Paternaller hattında en eski ataları Seyyid Kasım el-Bağdâdî el-Hüseynî (Ali’den gelem gelen al-Hüseynî ailesine mensup) olarak geçer; örneğin Seyyid Sibğatullah Arvâsî, soyunu Kasım el-Bağdâdî el-Hüseynî’de bitirdiğini kaydetmiştir.

Annelik tarafından soyu Abdülkâdir Geylânî’ye bağlandığı da vurgulanır.

Özetle, ailenin kayıtlı nesebi İslam Peygamberi’ne varacak şekilde Ali/Hüseyin hattı üzerinden kabul edilmektedir.

Anadolu’daki Etkileri

Arvâsî ailesinin Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki etkisi temelde medrese-tekkeler aracılığıyladır. Bahçesaray (Müküs)-Arvas’ta kurulan Arvas medresesi ve dergâhı, 1340’ten itibaren bölgenin ilim-öğreti merkezi olmuş; “bölgeden ve bölge dışından birçok kimse” Arvas’a gelip ders okumuştur.

19. yüzyılda bu medreseyi canlandıran Seyyid Fehim el-Arvâsî, yaklaşık 60 talebe yetiştirmiş; Enver Paşa arşivlerindeki kayda göre bu medresede “birçok kıymetli eser” bulunmaktaydı.

Benzer şekilde Seyyid Abdülhakim Arvâsî de Başkale’de bir medrese inşa etmiş, 20 yıla yakın süre burada ders vermiştir.

Arvâsîler Nakşibendî-Hâlidî şeyhleri olarak bölgedeki Kâdirî/Nakşibendî geleneğinin yaygınlaşmasında rol oynamış; Anadolu Türkçesine hâkim olmadıkları dönemlerde bile Kürtçe öğrenerek Kürt halkına İslam’ı öğretmiş, böylece kültürel kaynaşmayı pekiştirmişlerdir.

Araştırmalar, bu karşılıklı etkileşim sonucu Arvâsî ailesinin tarih içinde Kürtlerle bütünleştiğini, bölgede birçok Sünnî Kürt cemaatin eğitim ve irşadını üstlendiğini gösterir.

Ayrıca Osmanlı belgelerinde Fehim Arvâsî’nin himayesinde Mejingir (Bahçesaray) Halife Derviş ve Patnos Halife Ali gibi halifelerinin bulunduğu kaydedilmiştir.

Bu dönemde aile, hem dini hem sosyal statü kazanmıştır. Arvas köyünde Molla Muhammed Arvâsî tarafından yaptırılan büyük tekke ve iki katlı cami, bölge halkı tarafından ziyaret edilen bir merkez olmuştur.

Ailenin yüzyıllar süren nüfuzu, “Arvâsî seyyidleri” lakabı altında toplanmış, çevre kazalarda Şeriflik ve şeyhlik görevleriyle temsil edilmiştir. Ne var ki Cumhuriyet’le birlikte tekke ve medreselerin kapatılması (1925) Arvâsîlerin dinî eğitim ağını olumsuz etkilemiş; medreselerinde eğitim kesintiye uğramıştır.

. Bu kayıp, aileyi ağırlıklı olarak siyasete yönlendirmiştir.

Günümüzdeki Durumları

Günümüzde Arvâsî soyu en çok Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da varlığını sürdürmektedir. Ailenin mensupları artık çeşitli soyadları (Arvâsî, İnanç/Gaydalı, Üçışık vb.) taşısa da halk arasında “Arvâsî” adıyla tanınmaya devam etmektedir.

Dinî yapıların kapatılmasının ardından aile fertleri genellikle resmi dinî görevlerden çekilmiş, eğitimci veya bürokrat kimlikle görünür olmuştur. Buna karşılık siyasi alanda etkinlikleri artmıştır: Ailenin TBMM’de temsili 1920’lerle başlamış (örneğin Seyit Taha ve İbrahim Arvâsî, 1920) ve 1923 seçiminden itibaren kesintisiz devam etmiştir.

Günümüzde örnek olarak Van eski müftüsü Nimetullah Arvâsî ve siyasetçi Prof. Kamuran İnan (Gaydalı) gibi isimler Arvâsî soydan gelmektedir.

Dolayısıyla Arvâsî seyyidlerinin toplumsal rolü, tarihî köklerini hatırlatan aile birliği ve siyasi-kültürel kimlik üzerinden süregelmektedir.

Kaynaklar: Arvâsî ailesine ilişkin bilgiler Osmanlı arşivleri ve akademik çalışmalardan derlenmiştir. Örneğin Osmanlı dönemindeki arşiv belgeleri aile şeceresini içermekte; TDV İslâm Ansiklopedisi ve güncel çalışmalar (bazı sorgu sonuçları) Arvâsîlerin tarihî etkileri ile soy bağlantılarını doğrulamaktadır.

Bu alanda İbrahim Baz’ın Arvas tarihini ele alan incelemeleri ve Fuad Asım Arvâsî ile aile fertlerinin yazılı irşad notları başlıca kaynaklardır.