Naimi Seyyidleri

Naimi aşireti, Arabî kökenli bir Seyyid topluluğudur. Geleneksel söylemlere göre Beni Haşim kolundan gelen bu ailenin ataları, Şeyh İzzeddin Ebu Hamra gibi tanınmış zatlardır. Soyları Osmanlı belgelerinde “Arap-Naimi” olarak geçer ve 16.-17. yüzyıllarda Halep – Akdeniz hattında bilinmektedir. Örneğin bir haberde, Naimi aşiretinin soyu “Umman’a kadar gider” denerek, bölgede çok eski bir Arap geleneği olduğu vurgulanır . Bu aşiretin Türkiye’deki yoğunluk kazandığı dönemde, mensupları Suriye’nin Halep vilayetine yakın bölgelerden Anadolu’ya göç etmiş; özellikle Şanlıurfa, Gaziantep ve Hatay çevresinde yerleşmişlerdir .

Mezhepî ve Tarikatî Konumu

Naimi Seyyidleri, genel olarak Sünni İslam geleneğine bağlıdır. Şanlıurfa kaynaklarına göre aşiret mensuplarının çoğunluğu Şâfiî mezhebine mensuptur (bir kısmı ise Hanefî’dir) . Konuşulan dil esasen Arapçadır; bölgedeki diğer kabilelerle iç içe yaşamaları nedeniyle bazı yörelerde Kürtçe bilenleri de vardır . Naimi aşiretinin mensupları arasında tarihsel olarak Rufaî tarikatına yakın kişiler de bulunmaktadır (Naimi kabilesi de “Rufaî” eki ile anılır), ancak kaynaklar genellikle kimliklerini Sünnî-Hanefî/Şâfiî çerçevede ele alır.

Osmanlı Dönemindeki Konum ve Coğrafi Dağılımı

Osmanlı İmparatorluğu döneminde Naimi Seyyidleri, Suriye sınırına yakın güneydoğu Anadolu topraklarında etkin olmuşlardır. Özellikle 16. yüzyılda Mercidâbık (1516) zaferinden sonra Osmanlı yönetimi altına giren bu bölgelerde Naimi aşiretinin nüfuz sahibi üyelerine bazı ayrıcalıklar tanındığı bilinmektedir. Sahip oldukları saygınlığı, Osmanlı döneminin kayıtlarında “sıddık, seniyyü’l-mükerremîn” olarak değerlendirilen Seyyid zümresinin bir parçası olmalarından almışlardır. Önemli bir Osmanlı dönemi şahsiyeti 17. yüzyılda yaşamış divan şairi Seyyid Hasan Nâimî Efendi’dir (ö. 1668-69); medrese eğitimi görmüş bir müderris olan Hasan Nâimî, ailesinin ilimdeki temsilcilerindendir .

Coğrafî açıdan, Naimi aşireti üyeleri büyük ölçüde Urfa civarı ovada yaşadı. Şanlıurfa’da Eyyübiye (Merkez), Haliliye, Harran, Akçakale, Ceylanpınar, Birecik gibi ilçe ve köylerde “Bini Naimî” (Naimi kabilesi) adıyla tanındıkları belgelenmiştir . Bu yerleşimler, Harran Ovası boyunca Suriye sınırına paralel uzanır; söz konusu köylerde konuşulan dil Arapça, kabile mensuplarının çoğu Şâfiî mezhebine mensuptur . Osmanlı dönemi vergi sicillerinde Seyyid sayılan Naimi kişilerin, diğer mühim ailelerle birlikte bazı muafiyet ve ayrıcalıklardan yararlandığı kayıtlarda zaman zaman yer alır (örneğin askerlikten muafiyet gibi), ancak bunların ayrıntılı dökümü sınırlıdır.

Cumhuriyet Dönemi Dönüşümleri ve Soyadı Kanunu

Cumhuriyet’in kurulması ve 1934 Soyadı Kanunu’na geçilmesiyle Naimi aşireti mensupları da yeni Türk soyadları almak durumunda kaldı. Çok sayıda aile kendi aşiret adını veya aşiretten türetilen bir adı soyadı olarak benimsedi. Bu aileler Urfa çevresindekiler arasında “Naimî”nden türeyen Naimoğlu, Nebati gibi soyadları kullananlar vardır. Cumhuriyet dönemi kaynakları genellikle aşiretlerin siyasi hayata uyumu ve Anadolu’daki yeni yerleşimleri üzerinde durur; Naimi aşiretinin resmî bir dernek veya benzeri örgüt yapısı kurulmadığı, ancak mensuplarının yöre seçkinleri arasında yer aldığı anlaşılmaktadır.

Günümüzde Naimi Seyyidleri

Bugün Naimi kabilesi mensubu kişiler ağırlıklı olarak Güneydoğu Anadolu’da yaşar. Şanlıurfa ili genelinde (özellikle Harran, Akçakale, Ceylanpınar gibi ilçelerde) yoğun olarak bulunurlar. Ayrıca Gaziantep ve Hatay çevresinde de Naimî kökenli aileler mevcuttur. Şanlıurfa kaynaklarına göre bu aşiret hâlen Arapça konuşan bir topluluktur ve Şâfiî-Hanefî mezhep kimliğini korumaktadır . Soyadı Kanunu’yla aldıkları bilinen pek çok Naimi ailesi de aşiret isim veya bağlantılarını çağrıştıran Türkçe soyadlar edinmiştir. Naimi Seyyidleri üzerine çalışmalar genel olarak yerel tarih tezleri ve şecere kitapları kapsamında yer alır; bunlardan yapılan derlemeler Naimi aşiretinin Osmanlı’dan Cumhuriyet’e kadar geçen dönemdeki yerleşim ve toplumsal durumunu göstermektedir.